
Sosyal medya, günümüz insanının hem bir sahnesi hem de bir aynası konumunda. Kim olmak istediğimizi dijital kimliklerimizle ifade etmeye çalışırken aslında kim olduğumuzu unutuyor olabilir miyiz? Davranış ve düşünce ekseninden bakıldığında, sosyal medya bizi hem yansıtıyor hem de şekillendiriyor diyebiliriz. Bu yazımızda, sosyal medya ve insan psikolojisi arasındaki bu karmaşık ilişkiyi keşfedeceğiz.
Sosyal Medya Algılarımızı Nasıl Etkiliyor: Bir Ayna mı Yoksa Maske mi?
Sosyal medyayı, bireylerin benlik sunumunu sergilediği bir sahne olarak düşünebiliriz. İnsanlar sosyal medyada, sahnede rol oynayan birer oyuncu gibidir. İzleyiciler, yani takipçiler için belirli bir imaj yaratma gayesi taşınır. Bu durum, gündelik sosyal ilişkilerde de gözlenen bir olgu olmakla beraber sosyal medyanın sunduğu iletişim bağlamı kişinin kendilik sunumunun çok çeşitli biçimlere varabilmesine neden olur. Başa bir ifadeyle, üzerimize alabileceğimiz çok sayıda maske, kullanabileceğimiz çok sayıda dekor bulunmaktadır; kişinin farklı sosyal medya platformlarında farklı birer dijital benlik yarattığını söylemek bile abes olmayacaktır.
Bu durum, bireyin sosyal onay arayışını güçlendirir. Beğeni, yorumlar ve etkileşim oranları “dijital ayna” üzerinden sunulan yansımanın diğer kullanıcılar tarafından ne derece kabul gördüğünü ölçer. Bir zaman sonra mesajın içeriğinden çok tercih edilebilirliği ön plana çıkar ve bu, yeni iletişimin başka bir biçime dönüşmesine sebep olur. Artık amaç anlaşılmak değil onaylanmaktır.
Anonim Olma ve Psikolojik Mesafe
Sosyal medyanın sağladığı anonimite, düşüncelerin kısıtlama olmaksızın paylaşılması bağlamında bir avantaj olsa da kişinin sosyal normlardan ve kabul edilebilir sınırlardan uzaklaşmasını teşvik edici olumsuz bir unsur haline de gelebilir. Birey kendini bu “sınırsızlık denizinde” inanmadığı, hatta aklına gelmediği fikirleri bile savunurken bulabilir; çünkü bunu yapabilmektedir ve insan yapabildiğini yapmak ister. Sosyal medyanın esnekliğinden nasibini alan diğer bir sosyal norm ise kişilerarası ilişkilerdeki empati ve karşılıklı nezaket anlayışıdır. Birey, karşısında görmediği kişiye karşı daha sert, anlayışsız ve saldırgan olabilmektedir. Hâlbuki telefonun diğer ucunda, okuduğu hakaretten üzülen insan bunun yüz yüze veya dijital bir saldırı olmasından neredeyse eşit düzeyde etkilenir; kişilerin kalbi internet sinyalleri üzerinden de kırılabilir.
Bir Algoritma Meselesi
Algoritmalar, sosyal medya deneyimimizi görünmeyen bir el gibi şekillendirir. Belirli içeriklere maruz kalmamız, dünya görüşümüzü daraltabilir ve yankı odaları içinde yaşamamıza neden olabilir. Bu durum, bireylerin zaten inandıkları şeyleri daha da pekiştirirken farklı fikirlere açık olma olasılığını azaltmaktadır. Sosyal medya sunduğu sonsuz seçenek ile aslında seçim yapmanın önemini zayıflatmaktadır. Çok fazla alternatifimiz olduğuna dair duyduğumuz güven, “istesem hemen değiştirebilirim” kalkanı ile bizlerin benzer içeriklere maruz kalmamızı sürdürür.
Özetle, sosyal medya iletişim anlayışımızı değiştiren bir yeni sosyalleşme biçimi ve algılarımızı, duymak istediklerimiz ve onay görme ihtiyacımız kapsamında şekillendiriyor. Ayrıca sağladığı esnek iletişim zemini, alışılagelmiş sosyalleşme normlarını zaman zaman ihlal ederek kişilerde yanlış anlaşılma ve dışlanmaya yol açabiliyor. Temel fikir, uyum sağlarken yapıyı bozmamak olsun, dijital iletişimin hala bir iletişim olduğunu göz ardı etmemekte yarar var. Bu yazımızda dijital çağın zihinsel haritamız ortak ve farklı yönlerini keşfetmeye çalıştık. Sosyal medya üzerine ikinci yazımızda ise güncel sorunlar, ilişkileri nasıl etkilediği ve sosyal medyada ilgi gören psikoloji paylaşımlarının olası riskleri üzerinde duracağız.
Psikolog Onurcan Güler