İçindekiler
ToggleAffetmek Nedir ?
Affetmek, bir kişinin kendisine yapılan bir haksızlık, zarar ya da kırgınlık karşısında, o kişiye karşı duyduğu öfke, kin veya intikam duygularından vazgeçmesi ve bu duyguları serbest bırakması anlamına gelir.
Beynimizde Neler Oluyor Bu Süreçte?
- Bağışlama sırasında DLPFC (Dorsolateral Prefrontal Cortex) aktif olur. Bu bölgeler, duyguları düzenlemek ve başkalarının bakış açısını anlamak için ö
- Bağışlamama sırasında ACC (Anterior Cingulate Cortex) aktif olur, bu bölge ise duygusal dengeyi sağlamak ve kararlar almakla ilgilidir.
Bağışlama veya bağışlamama söz konusu olduğunda, beynin bu bölgeleri aktifleşir çünkü bu süreçler, duygusal kontrol, değerlendirme ve karar verme gibi karmaşık bilişsel ve duygusal süreçleri içerir. Şimdi her iki bölgenin nasıl devreye girdiğini daha ayrıntılı olarak açıklayayım:
Bağışlama ve DLPFC (Dorsolateral Prefrontal Cortex):
- Bağışlama, olumsuz bir olayı daha olumlu bir şekilde yeniden değerlendirmeyi gerektirir. Bu, kişinin olayı düşünme biçimini değiştirmesi ve öfke, kin veya saldırganlık gibi olumsuz duyguları kontrol etmesi anlamına gelir.
- DLPFC, bu tür bilişsel düzenlemeyi sağlar. Yani, duygusal bir olayla karşılaştığınızda, mantıklı düşünme, özeleştiri yapma, duygusal denetim sağlama ve olayı daha olumlu bir perspektifle yeniden değerlendirme gibi işlevler DLPFC’nin devreye girmesiyle gerçekleşir.
- Bağışlama sürecinde, bir kişi olayın kötü yönlerini unutmaya çalışabilir, failin motivasyonlarını anlamaya çalışabilir ya da olayı çok da büyük bir sorun olarak görmemeyi tercih edebilir. DLPFC, bu tür bilişsel kontrol ve duygusal düzenleme süreçlerini yürütür.
Bağışlamama ve ACC (Anterior Cingulate Cortex):
- Bağışlamama, duygusal olarak kin ve öfke gibi olumsuz duyguları sürdüren bir tutumdur. Bu da kişinin, yaşadığı olayı adaletsiz veya haksız olarak değerlendirmesini ve intikam alma gibi duygusal tepkiler geliştirmesini sağlar.
- ACC, duygusal süreçleri işleyen bir beyin bölgesidir ve duygusal çatışmaları yö Bağışlamama durumunda, ACC aktifleşir çünkü kişi öfke veya kin gibi olumsuz duyguları bastırmak yerine, bu duygulara odaklanarak yargılamaya ve duygusal tepkilerini sürdürmeye devam eder. Bu bölge, duygusal dengeyi sağlama, karar verme ve duygusal çatışmaları çözme gibi işlevlere sahiptir.
- Yani, bağışlamama sürecinde, ACC kişinin duygusal olarak olayı negatif bir ışık altında tutmasına yardımcı olur.
Bağışlama ve bağışlamama süreçlerinde beyindeki nörolojik ve kimyasal yanıtlar
Bağışlama ve bağışlamama süreçlerinde beyindeki nörolojik ve kimyasal yanıtlar farklı hormonlar aracılığıyla düzenlenir.
Bağışlama ve bağışlamama süreçlerinde beyindeki nörolojik yanıtlar, çeşitli hormonlar ve nörotransmitterler aracılığıyla düzenlenir. Bağışlama durumunda, özellikle oksitosin, serotonin, dopamin ve endorfinler gibi hormonlar aktifleşir. Oksitosin, “sevgi hormonu” olarak bilinir ve bağışlama ile empati kurma arasında güçlü bir bağ vardır; bu hormon, insanların birbirine güven duymasını ve sosyal bağlar kurmasını destekler. Ayrıca, bağışlama, serotonin seviyelerini artırarak kişinin ruh halini iyileştirir ve stresle başa çıkmasını kolaylaştırır. Dopamin, ödül ve motivasyonla ilişkili olup bağışlama sürecinde kişinin kendisini daha iyi hissetmesine neden olabilir. Endorfinler ise doğal ağrı kesicilerdir ve bağışlama, stresin azalmasına ve rahatlamaya yol açarak endorfin salınımını tetikleyebilir.
Öte yandan, bağışlamama durumunda, yani öfke, kin ve intikam gibi duygularla ilgili süreçlerde kortizol, adrenalin ve noradrenalin gibi hormonlar devreye girer. Kortizol, vücudun stresle başa çıkmasını sağlayan bir hormon olup, bağışlamama duyguları kortizol seviyelerini yükseltebilir ve bu durum uzun vadede vücutta zararlı etkilere yol açabilir. Adrenalin, “savaş ya da kaç” tepkisi ile ilişkilidir ve bağışlamama duyguları, bireyin daha uyanık ve uyarılmış hissetmesine neden olarak adrenalin salınımını artırır. Noradrenalin ise dikkat ve uyanıklıkla ilgilidir; öfke ve kin gibi duygular, bu nörotransmitterin artmasına yol açarak kişinin daha dikkatli ve tetikte olmasını sağlar.
Bu hormonların etkinliği, bağışlama ve bağışlamama süreçlerinin, kişisel ve sosyal hayatta nasıl hissedildiğini ve vücudun bu duygusal durumlara nasıl tepki verdiğini belirler.
Kabul ve Kararlilik Terapisi Bağlamında Affetmemek
Affetmemek ve Kabul
Kabul ve Kararlılık Terapisi’ne (ACT) göre affetmemek, geçmişte yaşanan olumsuz bir deneyime sıkışıp kalmak ve bu deneyimin bugünkü yaşamı etkilemesine izin vermektir. Affetmemek, genellikle o acı veren olayın yarattığı öfke, kırgınlık ya da hayal kırıklığı gibi duygulardan kaçınmak için bu duygulara tutunmakla ilgilidir. Ancak bu, kişinin bugünkü hayatını ve ilişkilerini zorlaştırabilir. Geçmişteki olaylara odaklanmak, kişinin şu an yaşadığı anı tam olarak deneyimlemesini ve değer verdiği şeylere odaklanmasını engelleyebilir.
ACT, affetmeyi zorunlu bir adım olarak görmez, ancak geçmişin duygusal yükünden özgürleşmenin kişinin ruhsal sağlığı için önemli olduğunu savunur. Affetmeyi, bir şeyleri unutmak ya da onaylamak yerine, geçmiş acıları kabullenmek ve hayatı anlamlı bir şekilde yaşamaya devam etmek olarak tanımlar. Affetmemek, kişinin değerlerine ters düşen bir şekilde hareket etmesine yol açabilir. Örneğin, sevdiklerine yakın olma veya huzurlu hissetme gibi değerler, affetmeme nedeniyle arka planda kalabilir. ACT, bu duygularla mücadele etmek yerine onları kabul edip, kişinin kendisi için anlamlı olan bir yaşamı seçmesini destekler.
Affetmemek, sanki elinizde ağır bir kaya taşıyormuşsunuz gibi hissettirebilir. Bu kaya, geçmişte yaşadığınız acı ve kırgınlıkların bir sembolüdür. Belki de bu yükü taşımak, o acıyı unutmayacağınızı ya da kendinizi koruyacağınızı hissettiriyor. Fakat zamanla bu kaya sizi yormaya, hareket alanınızı daraltmaya başlar. Ellerinizde bu kadar ağır bir yük varken, hayatın güzel anlarını fark etmek ve değer verdiğiniz şeylere sarılmak zorlaşır.
ACT’e göre affetmek, o kayayı tamamen yok saymak ya da unutmaktan ziyade, onu yere bırakıp hayatınıza devam edebilmektir. Kaya hala orada olabilir, yaşadıklarınızın izi tamamen silinmeyebilir, ama artık sizi taşıyamayacağınız bir yükle sınırlandırmaz. Böylece elleriniz boşalır ve sizi gerçekten besleyen, anlamlı bir yaşamı kucaklama şansı bulabilirsiniz.
Affetmek Hangi Degerlerimize Hizmet Eder?
Affetmek, ACT (Kabul ve Kararlılık Terapisi) bağlamında kişisel değerlerimizle derinden bağlantılıdır. Affetmek, geçmişin duygusal yükünden özgürleşerek bugünü daha anlamlı ve değerlerimize uygun yaşayabilmemizi destekler. İşte affetmenin hizmet edebileceği bazı değerler:
Şefkat ve Anlayış: Affetmek, hem kendinize hem de başkalarına karşı daha nazik ve anlayışlı olmanıza yardımcı olabilir. Şefkat, sadece başkalarını değil, geçmiş acılarınızla mücadele eden kendinizi de kapsar.
Bağlılık ve İlişkiler: Affetmek, sevdiklerinizle daha sağlıklı ve derin bağlar kurmanıza destek olabilir. Geçmişteki kırgınlıkları bırakmak, mevcut ilişkilerde güven ve yakınlık hissini artırır.
İç Huzur ve Ruhsal Sağlık: Affetmek, duygusal yükleri serbest bırakmak anlamına gelir ve bu da huzurlu bir zihin ve daha dengeli bir ruh haline katkıda bulunur.
Özgürlük ve Esneklik: Affetmek, geçmişin sizi tanımlamasına izin vermemek, olaylara daha esnek ve özgür yaklaşmak demektir. Bu, kişisel gelişim ve büyümeye de alan açar.
Adalet ve Dürüstlük: Affetmek, yaşananları inkar etmek ya da haklı çıkarmak değil, olanı olduğu gibi kabul etmek ve gerçeklerle barış içinde yaşamaktır.
ACT’e göre affetmek, yaşanan acıları tamamen silmek değil, bu acıları yok saymadan, onların da varliginin farkında olarak değerlerimize bağlı kalarak yaşamaya devam etmektir.
Affetmemek ve Degerlerimiz
Affetmemek de ACT (Kabul ve Kararlılık Terapisi) bağlamında bazı kişisel değerlerle bağlantılı olabilir. Her zaman olumsuz ya da zarar verici bir durum değildir; bazen önemli değerlerin korunması amacıyla ortaya çıkabilir. Ancak bu değerlerle uyumlu şekilde hareket edilmediğinde, kişiyi zorlayan bir duygusal yük haline gelebilir. İşte affetmemenin ilişkili olabileceği bazı değerler:
Adalet ve Dürüstlük: Affetmemek, yaşanan bir haksızlığı tanımak ve adaletin sağlanmasını istemekle bağlantılı olabilir. Haksızlık karşısında affetmemenin altında, doğruluğun ve dürüstlüğün korunması isteği yatabilir.
Öz Saygı ve Kendini Koruma: Bazen affetmemek, kişinin kendine saygısını ve sınırlarını koruma çabasıyla ilişkilidir. “Bunu kabul edersem, kendime ihanet etmiş olurum” düşüncesi, öz saygıyı savunma isteğinden doğabilir.
Sadakat ve Bağlılık: Bir yakının zarar gördüğü ya da ihanet edildiği durumlarda, affetmemek sadakat hissiyle bağlantılı olabilir. Bu, sevdiğiniz kişilere bağlılığınızı göstermenin bir yolu olarak hissedilebilir.
Güvenlik ve Kontrol: Affetmemek, kendinizi tekrar zarar görmekten koruma ve güvenliği sağlama isteğiyle ilişkili olabilir. Geçmişte yaşanan bir travmanın tekrarlanmaması için bir çeşit savunma mekanizması olabilir.
ACT perspektifinden bakıldığında, affetmemenin bu değerlerle ilişkili olabileceği kabul edilirken, önemli olan bu duygulara sıkışıp kalmadan, değerleriniz doğrultusunda anlamlı bir yaşam sürdürmektir. Affetmemek bazen değerli olsa da, uzun vadede duygusal yük oluşturduğunda esnekliğin kaybolmasına neden olabilir.
Değerler Çatışması
Değerler çatışması, kişinin aynı anda birden fazla önemli değerinin devreye girmesi ve bu değerlerin birbirine zıt ya da çelişkili hissettirmesi durumudur. ACT (Kabul ve Kararlılık Terapisi) bağlamında affetmeme ile ilgili değerler çatışması, kişinin hem adalet, öz saygı ya da kendini koruma gibi değerlerine bağlı kalmak istemesi hem de şefkat, iç huzur ya da bağlılık gibi değerlerini yaşamak istemesi arasında yaşanabilir.
Örneğin, geçmişte birine kırılmış bir kişi, adalet ve öz saygı değerlerine tutunarak affetmeyi reddedebilir. Bu, yaşadığı haksızlığı tanımak ve kendini güçlü hissetmekle ilgilidir. Aynı zamanda, bu kişi sevgi ve bağlılık gibi değerler taşıyorsa, affetmemenin mevcut ilişkilerine zarar verdiğini de fark edebilir. Bu durumda bir tarafta adalet ve kendini koruma, diğer tarafta huzur ve bağ kurma arasında sıkışmış hissedebilir.
ACT’e göre önemli olan, hangi değerin “daha doğru” olduğunu bulmak değil, kişiye uzun vadede daha anlamlı ve tatmin edici bir yaşam sunan değerleri fark edip onlara göre hareket etmektir. Çatışma anında, kişi kendine şunu sorabilir: “Bu tutumum, beni nasıl bir insan yapıyor? Gerçekten uzun vadede nasıl biri olmak istiyorum?” Bu farkındalık, affetmemenin duygusal yükünden özgürleşmeye ve daha esnek seçimler yapmaya yardımcı olabilir.
Affetmemek Ne Zaman Sorun Haline Gelir?
Affetmeme durumu, bireylerin psikolojik ve duygusal iyilik halleri üzerinde çeşitli olumsuz etkiler yaratabilir. Bu durum, özellikle uzun süreli ve kronik olumsuz duyguların birikmesine yol açabilir. İşte affetmemenin problem oluşturabileceği bazı noktalar:
- Kronik Öfke ve Stres: Affetmeme, öfke ve hayal kırıklığı gibi olumsuz duyguları sürekli canlı tutmaya neden olabilir. Bu durum, bireyde yüksek düzeyde stres ve anksiyete gibi psikolojik sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Sürekli olarak bu tür duygularla yaşamak, zihinsel sağlığı olumsuz etkileyebilir.
- İlişkilerde Bozulmalar: Affetmeme, kişiler arası ilişkilerde gerginliklere ve iletişim kopukluklarına yol açabilir. Kin ve öfke birikimi, ilişkilerin sağlıklı bir şekilde devam etmesini engelleyebilir, bu da bireyin sosyal bağlarını zayıflatabilir.
- Fiziksel Sağlık Sorunları: Psikolojik stresin kronikleşmesi, fiziksel sağlık üzerinde de olumsuz etkilere yol açabilir. Araştırmalar, uzun süreli stresin bağışıklık sistemi üzerinde zayıflatıcı etkiler yaratabileceğini, kalp hastalıkları ve sindirim sistemi rahatsızlıkları gibi somatik sağlık problemlerini tetikleyebileceği gözlemlenmiştir.
- Zihinsel ve Duygusal İyileşme Sürecinin Engellenmesi: Affetmeme, geçmişteki travmaların ve olumsuz deneyimlerin sürekli olarak bireyin zihninde yeniden işlenmesine neden olabilir. Bu durum, bireyin duygusal iyileşme sürecini zorlaştırabilir ve mevcut olumsuz duygu durumlarından çıkmayı engelleyebilir.
- Kişisel Gelişimde Duraklama: Affetmeme, bireyin geçmişteki olumsuz olaylar tarafından sınırlanmasına yol açabilir. Bu durum, kişisel gelişimi engelleyebilir ve bireyin daha sağlıklı bir psikolojik iyileşme sürecine girmesini zorlaştırabilir. Affetmek, bireyin bu olumsuzlukları geride bırakmasına ve daha sağlıklı bir psikolojik yapıya kavuşmasına yardımcı olabilir.
Affetmek Istiyorum Ama Nasıl?
Affetmek, bireylerin yaşadıkları olumsuz deneyimlere karşı duygu ve düşüncelerini yeniden yapılandırmalarını sağlayan, psikolojik bir süreçtir. Enright’in affetme modeli, affetmenin yalnızca bir duygu durumundan ibaret olmadığını, aynı zamanda bilişsel ve duygusal süreçlerin etkileşimiyle şekillenen, çok aşamalı bir olgu olduğunu savunur. Bu model, affetme sürecinin farklı aşamalarını belirleyerek, bireylerin psikolojik ve sosyal düzeyde nasıl bir dönüşüm geçirdiğini anlamamıza olanak tanır
Enright’in affetme modeli, affetme sürecini derinlemesine inceleyen ve bu sürecin çeşitli aşamalarını anlamamıza yardımcı olan bir yaklaşımdır. Enright, affetmenin, sadece duygusal bir tepki değil, aynı zamanda bilinçli ve yönlendirilmiş bir psikolojik süreç olduğunu savunur. Model, bireylerin, olumsuz bir deneyim veya başkalarından aldıkları zarara karşı, duygusal olarak iyileşmelerini sağlamak amacıyla affetmeyi adım adım gerçekleştirmelerini önerir. Bu model, dört temel aşamadan oluşur:
- Tanımlama ve Anlayış Aşaması
İlk aşama, affedilecek durumun ya da kişilerin tanımlanması ve bu duruma dair duygusal tepkilerin farkına varılmasıdır. Birey, yaşadığı olayın kendisi üzerindeki etkilerini anlamaya çalışır. Bu süreç, mağdurun yaşadığı acı ve öfkenin kabul edilmesi ile başlar. Enright, mağdurun yaşadığı duygusal acıyı ve travmayı kabul etmesinin affetme sürecinin ilk ve kritik adımı olduğunu belirtir. Bu aşama, bireyin duygusal yaralarını anlaması ve tanıması için gereklidir.
- Duygusal Tepkilerin Dönüştürülmesi
İkinci aşama, bireyin affetmeyi, bir tür içsel iyileşme ve duygusal rahatlama aracı olarak kullanmaya başlamasıdır. Bu aşamada, mağdurun olumsuz duygusal tepkileri (kin, öfke, düşmanlık gibi) yavaşça dönüştürülür. Enright, bu sürecin gönüllü bir seçim olduğunu, bireyin bu duyguları serbest bırakmasının, sağlıklı bir iyileşme sürecine olanak tanıdığını vurgular. Duygusal dönüşüm, affetme sürecinin anahtar bir parçasıdır çünkü affetmek, yalnızca bilişsel değil, aynı zamanda duygusal bir süreçtir.
- Yeni Bir Perspektif Geliştirme Aşaması
Üçüncü aşama, mağdurun, kendisini veya olayı daha geniş bir perspektiften değerlendirmeye başlamasıdır. Enright, bu aşamada, bireylerin yaşadıkları olayı, karşılarındaki kişiyi ve kendilerini daha şefkatli bir şekilde görmelerini önerir. Birey, affedilecek kişi ya da durumla ilgili daha derin bir anlayış geliştirir ve olaya dair empati kurarak, karşısındaki kişiyi insan olarak kabul etmeye başlar. Bu, mağdurun affetme sürecinde, kendisini sadece kurban olarak değil, aynı zamanda bir iyileşme sürecine adım atan bir birey olarak görmesini sağlar.
- Bağışlama ve Yeniden İyileşme Aşaması
Son aşama, bireyin affetme sürecini tamamlaması ve bu affın, kendi psikolojik iyileşmesine olanak tanımasıdır. Enright’in modeline göre, affetmek, bir noktada, mağdurun ruhsal ve duygusal sağlığını yeniden kazanmasına yardımcı olur. Bu aşama, bireyin affettiği kişiyle duygusal bağlarını serbest bırakmasını ve buna bağlı olarak içsel huzur ve özgürlüğünü kazanmasını içerir. Bu süreçte, mağdur artık affetmekle birlikte, kendini yeniden güçlü, daha sağlıklı ve daha özgür hisseder.
Enright’in Affetme Modelinin Psikolojik Temelleri:
Affetmek, bireylerin yaşadıkları olumsuz deneyimlere karşı duygu ve düşüncelerini yeniden yapılandırmalarını sağlayan, psikolojik bir süreçtir. Enright’in affetme modeli, affetmenin yalnızca bir duygu durumundan ibaret olmadığını, aynı zamanda bilişsel ve duygusal süreçlerin etkileşimiyle şekillenen, çok aşamalı bir olgu olduğunu savunur. Bu model, affetme sürecinin farklı aşamalarını belirleyerek, bireylerin psikolojik ve sosyal düzeyde nasıl bir dönüşüm geçirdiğini anlamamıza olanak tanır
Enright’ın Affetme Modeli: 4 Aşamalı Süreç
- Acıyı Kabul Etme ( Ortaya Çıkarma Aşaması)
- Bu aşamada kişi, yaşadığı olayın yarattığı duygusal acıyı ve etkilerini fark eder. Affetme sürecine başlamadan önce, bireyin incindiğini kabul etmesi gerekir.
- Kişi, şunları sorgular:
- Neden bu kadar acı çekiyorum?
- Bu olay hayatımı nasıl etkiledi?
- Bu aşamada genellikle öfke, kırgınlık, hayal kırıklığı gibi duygular daha yoğun bir şekilde hissedilir. Amaç, bu duyguları bastırmak değil, onları anlamaktır.
- Karar Aşaması
- Kişi, affetmeye yönelik bir karar alır. Bu karar, duygulara değil, bilinçli bir tercihe dayanır.
- Affetmek, haksızlığa uğradığını inkâr etmek ya da yapılanı onaylamak anlamına gelmez. Aksine, affetme, kişinin bu olayın etkilerinden özgürleşme sürecidir.
- Kişi şu soruları sorar:
- Affetmek bana ne kazandırabilir?
- Affetmek, bu duygusal yükü üzerimden atmamı sağlar mı?
- Affetme Çalışması
- Bu aşamada kişi, kendisine zarar veren kişiyi anlamaya çalışır. Burada amaç, empati geliştirmek ve diğer kişinin insan olarak zaaflarını kabul etmektir.
- Empati kurmak, kişinin yapılan hatayı mazur gördüğü anlamına gelmez; kişinin kendisini bu duygulardan özgürleştirmesine yardımcı olur.
- Çalışma aşamasında genellikle şu eylemler gerçekleştirilir:
- Empati kurma ve duygusal farkındalık geliştirme.
- Kişiyi suçlayan düşünceleri yeniden yapılandırma.
- Kendini, affetmeyi başaran biri olarak görme.
- Derinleşme ve Özgürleşme
- Bu aşama, affetmenin olumlu etkilerinin hissedildiği aşamadır. Kişi, geçmişe takılı kalmadan hayatına devam etmeye başlar.
- Affetme sayesinde kişi, kendi hayatında daha fazla barış ve huzur hisseder. Ayrıca, bu deneyimden büyüme ve öğrenme çıkarır.
- Şu farkındalıklar gelişir:
- Affetmek kendime yaptığım bir iyiliktir.
- Artık bu olayın hayatımı kontrol etmesine izin vermiyorum.
Enright’ın Modelinin Özellikleri
- Bilinçli Tercih: Affetmek, bir duygu değil, bir seçimdir. Bu nedenle, affetme süreci irade ile başlar.
- Affetmenin Sağlık Üzerindeki Etkileri: Enright, affetmenin psikolojik ve fiziksel sağlığa olumlu etkilerini vurgulamıştır. Araştırmalar, affetmenin depresyon, anksiyete ve stres seviyelerini azalttığını göstermiştir.
- Terapötik Kullanım: Enright’ın modeli, bireysel terapide ve grup terapisinde uygulanabilir. Özellikle travma ve ilişki sorunları yaşayan bireylerde etkilidir.
Affetmenin Yanlış Anlamaları
Enright, affetme konusunda şu yanlış anlamalara dikkat çeker:
- Affetmek, unutmak değildir. Yaşanan olayın farkındalığı devam eder.
- Affetmek, yapılanı onaylamak değildir. Yanlış davranışlar affedilirken, onların yanlış olduğu kabul edilir.
- Affetmek, uzlaşmak zorunda olmak anlamına gelmez. Affetme, ilişkiyi sürdürmek zorunda bırakmaz.
Dr. Enright’ın affetme modeli, affetmenin karmaşık bir süreç olduğunu ve bireyin bunu bilinçli olarak çalışması gerektiğini ortaya koyar. Bu süreç, bireyin kendisiyle barışmasını ve duygusal özgürlüğe kavuşmasını sağlar.
“Affetmekle yüzümüzü geleceğe döner, geçmişin zindanından kendimizi azat ederiz. Affetmek yanlışı geçmişe yerleştirir ve geleceği onun etkisinden kurtarır.” K.Sayar
Psk. Betül Çavumirza
Kaynakça
- Atalay, Z. (2019). Kabul: Hayatı olduğu gibi karşılamak. İstanbul: Doğan Kitap.
- Harris, R. (2019). ACT Made Simple: An Easy-to-Read Primer on Acceptance and Commitment Therapy (2nd Edition). Oakland: New Harbinger Publications.
- Hayes, S. C., Strosahl, K. D., & Wilson, K. G. (2011). Acceptance and Commitment Therapy: The Process and Practice of Mindful Change (2nd Edition). New York: Guilford Press.
- Smedes, L. B. (1996). Forgive and Forget: Healing the Hurts We Don’t Deserve. New York: HarperOne.
- Tutu, D., & Tutu, M. (2014). The Book of Forgiving: The Fourfold Path for Healing Ourselves and Our World. New York: HarperOne.
- Enright, R. D. (2001). Forgiveness Is a Choice: A Step-by-Step Process for Resolving Anger and Restoring Hope. Washington, DC: American Psychological Association.
- Sayar, K. (2016). Hüzün Hastalığı: Psikiyatri ve Şiir Üzerine Denemeler. İstanbul: Timaş Yayınları.
- Worthington, E. L. (2003). Forgiving and Reconciling: Bridges to Wholeness and Hope. Downers Grove: InterVarsity Press.
- McCullough, M. E., Pargament, K. I., & Thoresen, C. E. (2000). Forgiveness: Theory, Research, and Practice. New York: Guilford Press.
- Hayes, S. C. (2004). Acceptance and Commitment Therapy, Relational Frame Theory, and the Third Wave of Behavioral and Cognitive Therapies. Behavior Therapy, 35(4), 639–665